
Geldiğimiz noktada kahve, dünya genelinde en çok tüketilen içeceklerden biri. Ülkemizde de çaydan sonra gelmekle beraber çokça tüketiliyor. Tüketim tipi tam da kahve akımları, nesilleri veya dalgaları dediğimiz ayrışmaları sağlıyor. Tanımlayıcıları kahvenin batıya gelmesinden sonrasını referans alarak -hatta bu tanımlamalar genellikle Amerika kıtası tarafından oradaki tüketime göre yapılmakta- ilk kahve tüketim türüne 1. dalga diyor. İnsanlar kahveyi bu dalgada temel ihtiyaçlarından biri olarak görüyorlar. Kahveye bu akımda, evde yapılan, herhangi bir özel gün/an aramayan ve masada herkes tarafından içilen sudan sonraki en temel içecek demek mümkün. Kahve çok ünlü ve köklü az sayıda firma tarafından sağlanıyor. Tüketiciler arka planda ne olduğundan tamamen habersizler. Kahvenin stoklanması ve nakliyesi ile ilgili teknolojik gelişmeler tüketimi arttırıyor. 1900'lerin başındaki hazır kahve (demlenmiş kahvenin suyunun alınması ve kurutulması şeklinde özetlenebilir, örneğin Nescafe markasının ikonlaşmış kahvesi) buluşu bunu bir seviye daha yukarıdan tetikliyor. Coca Cola bir süre öncesine kadar endüstriyel dünyada ne ise kahve de bu birinci dalgada o. Türkiye'deki ana akım çay tüketimini de buna benzetmek mümkün. 1. dalga için tanımlayıcıları 19.yy'ın başlarına kadar gidiyor. 1800'lerin sonu ile 1900'lerin başında İtalyanlarca espresso makinesinin icat edildiğini de hatırlatalım. (Filtre kahve basitçe suyun kahvenin üzerinden akıtılması veya benzer diğer yöntemlerle yapılırken, espresso kahvenin yüksek basınç altında çok yüksek sıcaklıktaki su ile küçük bir alanda bir araya getirilmesi ile hazırlanmakta.)
2. dalga kahvede, tüketimle birlikte biraz daha kahve özelinde konseptin ve sosyalleşmenin ön planda olduğunu görüyoruz. Kahve bunun bir aracı ve aslında 2. dalgada, 1. dalganın kalitesiz kahve üretmesine yüzeysel de olsa bir tepki var. Her ne kadar genel olarak dalgalar kahve demleme yöntemlerine göre ayrışmasa da, 2. dalganın baskın kahvesine espresso tabanlı olanlar demek çok yanlış olmaz (caffe latte, americano, mocha, frappe...). Günümüzde Starbucks'ın önemli temsilcilerinden olduğu zincir kahvecilik ile sıcak veya soğuk servis edilen ve bazen servis miktarı abartılı ölçülerde olabilen, sosyalleşilen alanlarda tüketilen kahveye kolaylıkla 2. dalga kahve diyebiliriz. Amacından sapmış olsa da, 2. dalga akımın çıkış noktasında kahveye daha önem veren bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Tanımlayıcıları bu dalganın başlangıcı için 1960'ları işaret ediyor.


3. dalga aslında temel olarak kahvenin üreticisinden tüketicisine bilinçlenmesini ve takipçilerinin ne üretildiğine ve içildiğine dikkat ettiği bir akımı anlatıyor. Daha küçük çaplı üreticilerin, roaster (yeşil kahveyi kavuran ve satanlar) ve dağıtıcıların yine küçük dükkanlar aracılığıyla kahveyi tüketiciye ilettiği, tüketicinin çoğu zaman kendi başına bir gurme gibi kahvesini yapıp yorumladığı -hatta evde kavurma işlemine kalkıştığı- ve sınırlayıcı tanımların tamamen ortadan kalktığı bir dönem bu. Kahve bu dalgada şaraba yakın bir konumda değerlendiriliyor demek mümkün. 3. dalga ifadesi ilk olarak 2002'de bir makalede geçiyor. 3. dalgada baskın bir kahve yapma yöntemi var demek çok kolay değil; ancak aslında icatları oldukça eski olsa da, kullanımı bu dalga ile birlikte oldukça sıklaşan üstten dökme (pour over) metotlarının bu dalgayı domine ettiğini söylemek çok da yanlış olmaz. 3. dalganın espresso yapma yöntemine ve espresso için kullanılan çekirdek tipi meselesine çok taze bir soluk getirdiği gerçeğini de unutmamak lazım. Hem ön demleme, hem de daha az kavrulmuş ve karışım olmayan tek orijinli (single origin) bir kahveden de espresso yapılabileceği konularının üzerinde durulması 3. dalga ile ilintili. Kahve özelliği açısından 3. dalgada en çok değişen şey demlemek için kullanılan kahve çekirdek türleri ve kavrulma seviyeleri. Daha doğrusu, 3. dalgada bu meselenin üzerine daha fazla gidildikçe, iyi kahvenin birinci ve ikinci dalgada bilinenlerden farklı özellikler de taşıyabileceğinin farkına varıldı. Espresso tabanlı bir içecek olan caffe latte üzerine süt köpüğü ve kahve kreması yardımıyla yapılan şekiller olarak karşımıza çıkan Latte Art da bir 3. dalga hareketi olarak görülüyor. Yine de hatırlatmakta fayda var ki 3. dalga akım da tekel bazı firmalarca pazarlama teknikleri ile yönlendirilmekte. Ancak 3. dalganın karakteristik olarak tüketiciyi bu yönlendirmelerden uzak tutabilecek bir akım olduğunu da unutmayalım.



Makaleniz için teşekkür ederim. Sormak istediğim bir soru var. Özellikle kahve içilen mekanlar bayağı fazlalaştı fiyatları hiç fena değil ama genelde bu mekanlarda rahatsız taburelerde ve çok sıkışık bir şekilde ortamlar var. İnsanlar lüks mekanlardan vazgeçtim bir çay bahçesinde bile rahatlık ararken buralarda dipdibe sohbet bile edemeden kahve içmekten nasıl zevk alıyor buna bende dahilim ama çözemedim. özel dedektif
ReplyDelete